30 Mart 2012 Cuma

"Kafir Aleviler, Hepiniz Yanacaksınız!"


Erzincan’ın Üzümlü ilçesinde bir köyde duvara yazılmış bu yazı. Sünni dindar kesimin kendisinden olmayanı nasıl gördüğünün gayet özeti olmuş. Açıksözlülüğüne hayran olduğum bir zihniyet.

Mesela ben alevi olarak, sanırım başımı örtüp Kuranda kapatmam emredilen kıçımı başımı açmadığım, faizle beslenip Land Rover’a binmediğim, imam nikahıyla para karşılığı insanlarla birlikte olmadığım,  cemaat evlerini genelev gibi kullanıp sonra kırk tas suyla temizlenmediğim, her insanı eşit görüp, kimseyi kafir diye nitelendirmeyerek herkesin düşüncesini kendi vicdanıyla baş başa bıraktığım,  karışma hakkını kendimde bulmadığım, ilim öğrenmeyi de Kuran öğrenmek kadar değerli saydığım, kadını erkekle eşit bildiğim, cemler kurup büyüğümden de küçüğümden de öğrenebildiğim, karısı kendinden geride tüm pazar ağırlıklarını beli bükülerek taşırken eli belinde tespihiyle fesupanallah çekerek erkekliğini ve müslümanlığını ispat eden bir babanın çocuğu olmadığım için cehennemde yanacaksam, o Allahla benim aramdadır;

Ve bre dindar nesil, sana da bok yemek düşer!

11 Mart 2012 Pazar

Belgesel Bile İzlemiyorum Çünkü


Haftanın gün sayısı, dizi sayısı, izleyici beklentilerine cevap vermeleri, sözümona kaliteleri göz önünde bulundurulduğunda, sanırım bu durumu, sevdiği 3 kıyafet arasından seçim yapmak zorunda kalmaya benzetebiliriz.

Annemse, başkalarının yapmadığını umduğum bir yöntemle, bir giysinin kolunu, bir başkasının yakasını, bir diğerinin sırtını giyerek hepsini üzerine oturtmaya çalışan biri gibi.

Zannederim, tüm dizilerde ortak gözlenen özellikler yardımıyla konu bütünlüğünü sağlıyor. Neticede hepsi silahlı, evlilerle ilişki yaşayan bekarlı, hamileli, çocuğu doğrudu, aldırdı derken 5 hafta geçmeli, kalp krizli.. Esas kızla esas oğlan ya kavuşamaz ya da aynı evde kıskançlıktan, güvensizlikten geçinemez. Onlara aşık birileri de hep vardır, biri çok iyi çok anlayışlıdır, asıl hak edendir; öteki yıkıcı, entrikacıdır, ne olursa onun yüzünden oluyodur da başrollerden biri bunu bi türlü göremiyodur.

Annem, işte bu beyin sulandırıcı ajitasyonun tek bir versiyonuyla da yetinmeyen, mazoşizmin doktorasını yapan karakterlerin hepsini izleyip bütünlüğü bozmadan karakterlere küfür sallayabilen bi kadın.  

Diziler o kadar önemli ki, ekonomik boyutu, sektör haline gelmesi, modayı belirlemesi falan işin tırt kısmı. Diziler o kadar önemli ki, 28 şubat bile diziler üzerinden yerin dibine sokulmaya çalışılıyor. Yine aynı mantıkla, tüm psikopatlıklar, ahlaksılıklar, gayrımeşru ilişki ve sonuçları, normalleştirilmeye, meşrulaştırılmaya çalışılıyor ki bahsedilen dindar nesil, tam da istenilen şekilde bir dindarlıkla yetiştirilebilsin. Para istediğini satın alabilsin, imamlar daha rahat 13 yaşındaki kızlara cinsel istismarda bulunabilsin, sonra baş tacı yapılabilsin.
"İnsanlar gerçek güçlerini bilmezler"

Doğu insanının hayat tarzı o kadar acınası bir iğrençliğe büründürülüyor ki, batı doğudan resmen tiksinsin, ülkeyi bölme kolaylaşsın. Diziler aşkı yıprata yıprata, insanı o en güçlü duygudan soğutuyor, ki insanı sevme gibi daha genel duygular da körelsin, ötekileştirme başlasın,  kutuplaşmalar olsun; kutuplar ya yarışsın ya da savaşsın ki zengin daha zengin olsun.

Diziler o kadar önemli ki, “ben yalnızca belgesel izliyorum” diyen sayısında bi patlama var. Hatta gazeteler kuponla belgesel vermeye başladı tekrar. Ama bu en dindar il Konya, en çok içki tüketilen yer de Konya gibi bişey. Ya da “Ben AKPye oy vermedim” demek gibi..